Sık Sorulanlar
Sık Sorulan Sorular
Kanser söz konusu olduğunda, en çok merak edilen konuların başında beslenme gelmektedir. Bunu iki şekilde ele alınmalıdır.
- Kanser olmadan beslenme ve korunma
- Kanser hastası için beslenme
Kanser dünya çapında kalp damar hastalıklarından sonra önde gelen ölüm nedenlerinden biridir. Kanserlerin yaklaşık 3'te biri sağlıklı beslenme ile engellenebilirken bu alışkanlık çocukluk çağında başlarsa bu oran % 50 ye kadar çıkar. Sağlıklı bir diyet kanser riskini azaltmanın yanında ideal kilonuza ulaşmanızı sağlamanın yanı sıra ruh halinizi de iyileştirir. Beslenmenin rolü, kanseri önlemede ve tedavide oldukça önemlidir. Aslında tedavinin ayrılmaz parçalarından biridir.
Kanser riskini azaltmak nasıl beslenelim
- Fazla kilolu ve obez olmak artan kanser riski ile ilişkili olduğundan sağlıklı bir kiloda olmanızı sağlayacak Akdeniz diyeti gibi bitkisel besin ağırlıklı bir diyet uygun olacaktır.
- Patates kızartması, cips veya şerbetli tatlılar gibi yoğun kalorili gıdalardan uzak durulmalı.
- İşlenmiş ve kırmızı et tüketimini sınırlandırılmalı
- Kırmızı et tüketimini haftalık 400-500 gr. tüketin
- Pastırma, salam, sosis gibi işlenmiş et tüketimini en aza indirin.
- Her gün 5 porsiyon sebze ve meyve tüketin.
- Rafine tahıl ürünleri yerine tam tahılları seçin.
- Alkollü içecek içiyorsanız tüketimini sınırlandırın.
- Hareketli bir yaşam tarzı benimseyin. Spor hem kanser oluşumunu engeller hem beden hem de ruh halinizi olumlu yönde etkiler
Kanser tedavisi sırasında beslenme
Kanser tedavisinde kemoterapi, radyoterapi, cerrahi, immunoterapi, hormon tedavisi ve klinik araştırmalar gibi pek çok tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Bu tedavi seçenekleriyle birlikte ek yan etkiler ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler beslenme düzeninizi bozabilir. Ancak uygun diyet tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Kanser tedavisi sırasında odaklanılması gereken ana besin öğeleri protein, karbonhidrat, yağ, su, vitamin ve minerallerdir. Sağlıklı bir diyet, kas dokusunun azalmasını önleyebilir ve diğer birçok doku türü üzerine olumlu etkileri vardır. Araştırmalar iyi beslenen insanların tedavinin yan etkileriyle daha iyi başa çıktığını göstermiştir.
Tedaviler sırasında kimi zaman besin alımını güçleştiren durumlarla veya istenmeyen kilo kayıplarıyla karşılaşabilirsiniz. Örneğin baş boyun kanserlerinde radyoterapi ve kemoterapi alırken ağızda oluşan değişikliklere bağlı olarak beslenme bozuklukları olabilir bu durumlarda kalori alımını artırmak için özel bir beslenme programı uygulanması ve tıbbi beslenme ürünleri kullanılması gerekebilir. Bu konuda sağlık ekibimizden destek alabilirsiniz.
Kanser tedavisinden sonra beslenme
Kanser tedavilerinin yemeyle ilgili yan etkilerinin çoğu tedavi bittikten sonra kaybolacağından sağlık durumunuza göre daha sağlıklı beslenme önerilerini uygulayabilirsiniz. İyi beslenmek gücünüzü ve enerjinizi geri kazanmanıza, dokuları yeniden oluşturmanıza ve genel olarak daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
Kanser ve beslenme, günlük yaşamda riski azaltabilecek beslenme önerilini, tedavi sırası ve sonrası beslenme süreçlerini kapsayan geniş bir alandır.
Tedavi sırasında hangi besinlerden kaçınalım?
Sadece ilaç ilaçla etkileşmez bazen besinler de ilaçlarla etkileşebilir yani kanser ilaçlarını etkileyebilecek çeşitli yiyecek ve içecek etkileşimleri bulunmaktadır. Örneğin, greyfurt suyu, belirli ilaçları metabolize eden enzimlerin aktivitesini azaltabilir. Bunun sonucu olarak daha fazla yan etkiye neden olabilir.
Ayrıca, ilaçların alım zamanlaması da besin – ilaç etkileşimlerini etkileyebilir. Bazı ilaçların, emilimlerini artırmak için yemeklerle birlikte alınması gerekirken, bazılarının da yiyeceklerle etkileşiminin önlenmesi için aç karnına alınması gerekebilir.
Optimal tedavi yönetimi için besinlerede dikkat etmek gereklidir
Birkaç örnekle;
- Örneğin, greyfurt suyu, belirli ilaçları parçalayan enzimlerle etkileşime girebilir ve kan içindeki ilaç seviyelerini artırabilir. Bu da mide bulantısı, baş dönmesi ve düzensiz kalp atışı gibi yan etkilere neden olabilir.
- Bazı besinler, vücudun ilaçları emilimini, dağılımını veya metabolize edilmesini etkileyebilir, ki bu da ilaç etkinliğinde azalmaya neden olabilir. Örneğin, bazı ilaçlar için, tok karnına ilacın alınması, ilacın emilimini yavaşlatabilir ve bu da etkinliğini azaltabilir. Bu, yetersiz tedavi sonuçlarına ve hatta tedavi başarısızlığına bile yol açabilir.
- Öte yandan, bazı etkileşimler ilaçların toksisitesini artırabilir. Örneğin, parasetamol alırken alkol tüketmek karaciğer hasar görme riskini artırabilir. Bu, kanser tedavisi sırasında belirli yiyecek ve içecek kombinasyonlarından kaçınmanın önemini vurgular.
Kanserde bütüncül yaklaşım, geleneksel kanser tedavilerinin yanı sıra beslenme, fiziksel aktivite ve stres yönetimi gibi çeşitli tedavi yöntemlerini içeren tedavi yöntemi seçilmelidir. Kanser tedavisinde bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi, sadece fiziksel belirtileri değil, aynı zamanda hastaların duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarını içeren bir tedavi yaklaşımı olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar
Kanserde Akıllı İlaç Nedir?
Kanser, normal vücut hücrelerinin genetik yapısında meydana gelen değişimler nedeniyle sonucu kontrolsüz çoğalma meydana gelir ve bu da kanser oluşumuna neden olur.
Hedefe yönelik terapinin en önemli araçlarından olan akıllı ilaç, kanser hücrelerinin kazandığı kontrolsüz çoğalma ve yayılma özelliğini engellemeyi amaçlayan kanser oluşumuna neden olan mutasyonlara yönelik kullanılırlar. Bu ilaç grubu son yıllarda yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır.
Bu ilaç grupları pek çok farklı yolu etkileyerek faydalı olabilir;
- Bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini yok etmesini kolaylaştırır. Akıllı ilaç kanser hücrelerini işaretleyerek bağışıklık sistemi tarafından tanınmasını kolaylaştırır. Bu sayede immün sistem tarafından tanınan hücreler, zararlı olarak algılanıp yok edilir.
- Kanser hücrelerinin büyümesini durdurur: Ancak kanser hücrelerinde bu sinyal iletimi bozulduğundan kanser hücreleri bölünme sinyali olmadan da çoğalmaya devam eder. Bu ilaçlar sinyal iletimini içeren yolları durdurarak, sürekli uyarı varmış gibi davranan kanser hücrelerinin çoğalmasını önler.
- Tümör içindeki damar gelişimini engeller: Tümör, büyüyebilmek damarlanmaya ve kan akımına ihtiyaç duyar. Bir grup ilaç ta bu sürecini durdurarak tümör çapının büyümesini engelleyebilir.
- Kanser öldürücü ilaçları kanser hücrelerine taşır: Kemoterapi, radyasyon veya toksin gibi kanser hücrelerini öldüren maddelerin akıllı ilaçlarla kombine edilerek verilmesi yarar sağlayabilir. Akıllı ilaçlar sayesinde bu maddeler sadece kanser hücrelerine gider ve etkisini bu hücrelerde gösterir.
- Kanser hücrelerinin ölmesini sağlar: Normal hücreler, hasar gördüğünde ya da artık kendisine ihtiyaç kalmadığında ölmektedir ancak kanser hücrelerinde bu özellik yoktur. Akıllı ilaç türlerinden bazıları, kanser hücrelerinin ölümüne sebep olarak tümör oluşumunu engelleyebilmektedir.
- Tümör gelişimi için gerekli olan hormonların etkisini engeller: Prostat, meme gibi bazı kanser türleri hormon duyarlı olan bazı kanser tipleri vardır. İte bu kanser tipleri Bu türlerin tümörler büyümek için çeşitli hormonlara ihtiyaç duyar. Akıllı ilaçlar, bu hormonların üretimini durdurarak ya da etki etmesini engelleyerek tümörün büyümesini engelleyebilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse eskiden akciğer kanserini küçük hücreli ve küçük hücreli dışı diye ikiye ayırıp tedavi veriyorken günümüzde moleküler alt analizleri yaparak hangi akıllı ilaçları seçebiliyoruz. Bazı hastalara sadece kemoterapi bazı hastalara akıllı haplar bazı hastalara immunoterapi bazılarına ise kombinasyon tedavisi uygulayabiliyoruz.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar
Kanser hastalarında kemoterapi veya diğer tedavilere bağlı olarak fiziksel veya ruhsal sorunlar nedeniyle cinsel hayatta da bozulmalar olabilmektedir. Neredeyse hastaların %75 kadarında cinsel hayatlarda bozulmalar ve partnerleri ile de ilişkiler bozulabilmektedir. Batılı ülkelerde 5 hastadan dördü destek almaktadır. Ülkemizde çoğunlukla hastalar kanser tedavisini yapan tıbbi ekiple cinsel sorunları hakkında konuşmak için kendileri uygun hissetmezler, sorunlarını dile getirseler bile bu konuda eğitim görmüş personel bulamazlar.
Sadece hastalar değil aynı zamanda hasta yakınları da cinsel hayatta bozulmalardan bahsetmezler
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Profesyonel birinden destek almaktan çekinmeyin.
Geleneksel, bitkisel ve alternatif tıp kapsamında değerlendirilen ürünlerin ve uygulamaların kullanımı kanser hastaları arasında yaygındır ve yıllar öncesine dayandığı bilinmektedir.
Kanserle mücadelede, kemoterapi tedavisinin yanında alternatif tıp yöntemlerinin ön plana çıktığı görülmektedir. Özellikle son yıllarda geliştirilen ilaçların yanı sıra paralel olarak ta alternatif tıpla ilgili ürünlerin devreye girmesi ve sıkça gündeme geldiği görülmektedir. Özellikle medyanın da gündeme getirmesi ile birlikte oluşan bilgi kirliliği nedeniyle de kanser hastaları ve yakınlarında kafa karışıklığı meydana gelmektedir. Unutulmamalıdır ki tıbbin alternatifi yoktur ancak tamamlayıcı ve bütünsel tıptan bahsedilebilir. Örneğin tedaviye uğraş tedavisi eklemek, müzik tedavisi eklemek ve beslenme desteği sağlamak gibi.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ile TÜBA-Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı Raporu sonuçlarına göre, kanser tedavisi alan hastalarımızın neredeyse yarısı aldıkları kemoterapi tedavisine ilaveten doktorlarının bilgisi dahilinde ya da habersiz alternatif tıp ürünlerini de kullanmaktadır.
Alternatif tıp ürünleri de çoğu zaman karaciğer fonksiyonlarını bozuyor, kemoterapi ilaçlarının vücuttan daha çabuk atılmasına neden oluyor ve böylece ilaçların tedavi edici etkisi azalıyor. Bunun sonucunda da kanser tedavisi başarısız oluyor ve hastalar daha erken kaybediliyor.
Yurt dışında 2006 ve 2018 yılları arasında kanserli hastalarda alternatif tıp ürünlerinin kullanımını değerlendiren bir makalede on yıllarda kanser hastaları arasında bu eğilimin azaldığını gösteriyor. Yazarlar, on yıl içinde kanser hastaları arasında alternatif tıp kullanımında, bu hasta grubundaki toplumsal ve kültürel değişiklikleri yansıtan önemli bir değişiklik olduğu sonucuna varmışlardır. Ancak zamanla da tıp alanında gelişmelerin sadece bilim insanları ve doktorlar değil, hastalar ve toplum tarafından da fark ediliyor olması ve buna bağlı olarak ta alternatif tıp ürünlerinin kullanımında düşüşlerin olduğunu vurgulamıştır.
Ülkemizde bize ve hastalara düşen görevlerde bulunmaktadır. Onlar soru sormalı bizlerde açıklamalıyız ki bu sayede daha iyiye ulşalabiliriz.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Kanser tedavisi gören hastaların ve yakınlarının en çok sorduğu sorulardan biridir. Kanser tedavisi gören hastaların sağlıklı beslenmesi gereklidir. Sağlıklı bir beslenme ve yaşam tarzı, bizim verdiğimiz tedavilerin yararını artırmaktadır. Bu yüzden hastalarımızın belli aralıklarla takibini yapılmalı son derece önemlidir. Kanser hastalarının rutin vitamin hapları almasının hastalığa bir faydası yoktur hatta fazlası zarar verebilir. Bu nedenle eksik olan bir vitamin düzeyi varsa sadece onu dışardan vermek en doğru olanıdır.
Özellikle folik asit, B12 vitamini, D vitamini gibi düzeyler laboratuvarlarda da kontrol edilebilmektedir. Eğer eksiklik varsa bunu dışardan alması için takviyeler verilebilir.
Multivitamin haplarının içerisinde yer alan vitaminlerin etkinliği, biyoyararlanımı doğal yoldan alınan vitaminlere göre düşük olduğundan doğal yoldan alınmaları daha önemlidir. Doğal yolla alınamıyorsa muhtemelen beslenmede de problem vardır. Sağlık ekibi ile birlikte tekrar gözden geçirilmeli gerekirse beslenme solüsyonu takviyesi yapılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Hızlı ve sağlıklı şekilde zayıflamak amacıyla birçok farklı diyet yapıldığı bilinmekte. Düşük karbonhidratlı beslenme; meyve, sebze, ekmek ve türevi tahıllar, şeker gibi karbonhidrattan zengin besinlerin sınırlandırıldığı; yanı sıra et, tavuk, balık, süt ve süt ürünleri, yağlı tohumlar gibi protein ve yağdan zengin besinlerin sıklıkla tüketildiği bir diyet programıdır. Düşük karbonhidratlı beslenme ile de kilo verilmesine yardımcı olur ancak bilinçsizce uygulanan bu tarz diyetler, kilo vermek bir yana birçok sağlık problemine de yol açabiliyor.
Bilinçsizce diyetler tiroidin çalışmasını etkileyebilir, kronik yorgunluğa neden olabilir, yararlı bakteriler azalmasına, zararlı bakterilerin artmasına, bilişsel ve fiziksel fonksiyonlar zayıflamasına hormon dengesinin bozulmasına neden olabilir.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Birçok kanserli hasta sık sık şekerin kanseri beslediğine dair hikayeler duyar. Bu da hastaların şeker tüketiminden endişe etmelerine neden olur. Kanser hücreleri dahil bütün hücreler, enerji için şekere (kan şekeri) ihtiyaç duyarlar. Daha fazla şeker tüketiminin kanser hücrelerini beslediğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Aynı şekilde daha az şeker tüketmek hücrelerin yavaş büyümesini sağlamaz.
Asıl problem çok fazla şekerin kanser riskini artıran yağlanma ve obeziteye neden olmasıdır. Bahsettiğimiz şekerler tatlandırılmış içecekler, kurabiye, kek ve diğer ultra-işlenmiş gıdaların yapımında kullanılan şekerlerdir. Bu şekerlerin besin değeri çok düşüktür. Kalori sağlaması dışında diyete çok az katkısı vardır. Sağlıksız kilo alımına yol açabilirler. Rafine şekerlerden yüksek gıdalar insülin direnci, kalp-damar hastalıkları ve obeziteye neden olabilir. Obezitenin kanser riskini artırdığına dair bulgular ise nettir.
"şekerleri hayatımdan çıkarmalı mıyım?" sorusuna cevap nettir HAYIR….
Tedavi süresi içerisinde kalori almayı kesmemeniz veya susuz kalmamanız gereken zamanlar olacaktır böyle zamanlarda kalorinin nerden geldiği daha az önemsizdir. Buna rağmen hasta ve yakınları sütlaç, muhallebi benzeri şekerli gıdaların tüketiminden kaçınıyor olabilir. Şeker/diyabet hastası değilseniz veya şeker tüketimini kısıtlayan bir ilaç kullanmıyorsanız bir parça tatlının tüketilmesinde sakınca yoktur. Hatta mutluluk bile verebilr. Porsiyon kontrolü sağlayarak istediğiniz bir tatlıyı tüketebilirsiniz (tatlı yerine diğer yemeklerden azaltmak veya almak gibi)
Sağlıklı bir tercih için onkologunuz veya diyetisyeniz ile konuşabilir ve sizin için daha iyi olabilecek yiyecekleri belirleyebilirsiniz.
Tüm şekerler kötü değildir. Meyvelerde doğal olarak bulunan şeker dengeli bir diyetin parçasıdır. Diğer sağlıklı şekerler sebzeler, tam tahıllı karbonhidratlar ve az yağlı süt ürünleridir.
Şekerlerden uzak bir diyetin sağlıklı olduğunu gösteren bilimsel bir çalışma yoktur.
Yapay tatlandırıcıların kanser riskini artırdığına dair veriler nettir.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Genetik testler, bireylerin genetik yatkınlığını değerlendirmek, kanser riskini belirlemek ve kişiselleştirilmiş tedavi stratejileri geliştirmek için kullanılan testlerdir.
Aynı kanser türünün, ailede birden fazla vakada görülme durumunda, beklenenden daha erken yaşta gelişiyorsa, bir kişide birden fazla kanser varsa (örn: meme ve over kanseri pankreas kanseri gibi) genetik testler yapılmalıdır.
Tedaviyi Belirleyen Genetik Testlere örnek olarak
Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (EGFR, EML4-ALK, KRAS, ROS1, BRAF HER2vb), Kolorektal Kanser Mutasyon Paneli (KRAS, BRAF, NRAS, her2 gibi), Meme Kanseri (Her2/Neu FISH Analizi gibi,), Papiller Tiroid Kanseri (BRAF, RET), Melonama (BRAF) verilebilir.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
BRCA 1 ve BRCA 2 genleri kontrolsüz hücre çoğalmasını baskılayan (tümör baskılayıcı) genlerdir. BRCA 1 ve BRCA 2 gen mutasyonları, meme ve yumurtalık kanseri gelişimi için en önemli kalıtsal risk faktörleridir. Bu genlerde mutasyon olması, meme-yumurtalık kanseri sendromuna neden olur
Kalıtsal meme-yumurtalık kanseri sendromuna en sık yol açan genetik mutasyon BRCA 1’dir. Genel popülasyonda bir kadının hayat boyu meme kanserine yakalanma riski %12 iken, BRCA 1 veya BRCA 2 geni mutasyonları taşıyan bir kadın için bu risk %40-90 civarındadır. Genel popülasyonda bir kadının hayat boyu yumurtalık kanserine yakalanma riski %1,4 iken, BRCA 1 veya BRCA 2 geni mutasyonları taşıyan bir kadın için bu risk % 20-60 dolaylarına çıkmaktadır. BRCA mutasyonu sonucu oluşan kanserler diğer kanserlere oranla daha genç yaşlarda ortaya çıkmaktadır.
BRCA1-2 gen mutasyonu pozitif olan hastalarda genetik danışmanlık verilmelidir. BRCA1-2 gen mutasyonu pozitif olması kanser tanısı anlamına gelmez kanser gelişiminde riski artmıştır kesin kanser olacak anlamına gelmez. Bu hasta grubu ile detaylı konuşulması gereklidir.
Son yıllarda bu mutasyona sahip hastalarda yeni ilaçlarda gelişmiştir.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Ameliyat olmuş hastalara ameliyattan sonra kanser hücrelerinin vücutta yayılma riskini azaltmaya ve nüksü önlemeye yönelik tedavilere koruyucu tedavi denmektedir. Adjuvan (koruyucu) tedavi genellikle kemoterapi, radyoterapi, hormon terapisi veya hedefe yönelik tedavileri içerebilir.
Bu tedavide, tümörün boyutu, özellikleri ve yayılımına bakılarak kanseri yenileme ihtimalinin azaltılması hedeflenir. Kemoterapi, hormon tedavisi, akıllı ilaç ve radyoterapi tedavileri gibi koruyucu tedavi olarak uygulanan yöntemler kullanılır. Örnek vermek gerekirse 60 yaşında bayan erken evre meme kanseri hormon durumu pozitif HER2 denen durum negatif olan bayan hastaya kemoterapiye gerek yoktur. Ancak hormon tedavisi uygulanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Alopesi yani saç dökülmesi, belli bazı kemoterapi ilaçlarının kullanımı ile ortaya çıkan geçici bir yan etkidir ve saçta seyrelmeden tamamen kelliğe kadar çeşitli dereceleri vardır.
Saç dökülmesi, ilacı kullanmaya başladığınızdan 10 ile 21 gün sonra başlayabilir. Gördüğünüz kemoterapinin türüne göre toplam bir ya da iki ay içinde tamamlanır. Dükülme sıklıkla saçlarda başlasa da nadiren de olsa kaş ve kirpikleriniz, sakal ve bıyıklarınız, yüzünüz, kollarınız, bacaklarınız koltukaltlarınız veya kasıklarınızdaki kıllarda da dökülmeler olabilir. Birçok hasta, saçlarının dökülmesinden üzüntü duyar. Bu, kemoterapi tedavisinin en zor kısmıdır. Ancak saçlarınız, kemoterapi tedavisi sona erdikten 2-3 ay sonra tekrar çıkacak ve uzayacaktır. Yeni çıkan saçlarınız eskisi gibi gözükmeyebilir. Kalın telli bir saç ince telli, koyu renk saç açık renk, kıvırcık bir saç düz olabilir. Saçının eski halinden sıkılanlar için bu durum mutluluk verici olabilir.
Saç dükülmesini önleyen veya azaltan saçlı deriyi soğutma yöntemleride bulunmaktadır. Siz kemoterapi alırken, başınıza bir cihaza bağlı özel şapka takılır ve saçlı deriniz kemoterapinin etkisinden korunur. Başarı oranı %80’ler düzeyindedir.
Eğer bir peruk takmayı planlıyorsanız, saçlarınız dökülmeden kendi saçlarınızın renginde ve şeklinde bir peruk seçilmesi uygun olacaktır. Saçlarınızı kısa kestirmek veya kazıtmak, saç dökülmesini kontrol altında tuttuğunuz hissi verebilir,. Kimyasal içeriği yoğun şampuanları kullanmamalısınız. Saçlarınızı yumuşak hareketlerle okşar gibi kurulamalı, ovalama hareketini uygulamamalısınız.
Unutulmamalıdır ki Her Hasta Benzersizdir ve Özeldir.
Kişiselleştirilmiş Bir Tedavi Planına İhtiyaç Duyar.
Elektronik sigaralar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de popülerdir. Sağlığımız üzerine uzun dönem etkileri bilinmediği için güvenilirliği hala bir tartışma konusudur. Bu nedenle tüm dünyaya “normal sigaraların daha güvenilir bir alternatifi” olarak pazarlanan cihaz üzerine çok sayıda araştırma yapılmaktadır. Yeni yapılan bir araştırmaya göre ağız sağlığımız söz konusu olduğunda e-sigara kullanımının normal sigara kullanımı kadar zararlı olabileceği söylenmekte. Elektronik sigara likit aromaları kalp kası işlevini bozabilir, epilepsi riskini artırabilir. Ağız sağlığına tütün kadar zarar vermektedir. Akciğerde çok ciddi hasralar yapmaktadır.
Kültürel bir parçamız olan sıcak çay içmek yemek borusundan hasarlar oluşturarak yemek borusu kanseri riskini 5 kat artırıyor.
Kanser tedavisi gören veya kanser tedavisini tamamlamış, takipte olan hastalarımızdan yaz aylarında en fazla gelen sorulardan biri: ‘Denize girebilir miyiz?’
Öncelikle denize girmenin, yüzmenin insan sağlığı için önemli bir egzersizdir. Tedavisi tamamlanan hastalarımızın egzersiz yapmaları gerekmektedir. Kanser tedavisini tamamlamış, takibe alınmış ve genel durumu iyi olan hastalarımız denize girebilir. Bu grup hastalarımızın denize girmesinde, yüzmesinde engel bir durum yoktur. Özellikle güneşin zararlı etkileri açısından dikkatli olunmalıdır.
Kanser tedavisi gören, genel durumu iyi olan hastalarımız da denize girebilir ancak mutlaka hastanın yanında bir yakını, bir arkadaşı eşlik etmelidir. Nedeni de tansiyonu düşebilir, kramp girebilir, çabuk yorulabilir.
Ayaklarda his kaybı olabileceğinden ayakta herhangi bir yaralanma olmaması açısından koruyucu bir deniz ayakkabısı giyilmesi iyi olacaktır. Ayakta açık yaralanma enfeksiyon riski doğurmaktadır.
Biraz da güneş ile ilgili bilgilendirme yapmak isterim. Hastalarımızın fazla güneşte kalmaları sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle fazla sıvı kaybı yaratabilir. Aktif kemoterapi alan hastalarımızda ciltte birtakım değişikliklere veya tansiyon düşüklüklerine sebep olabilir. Bu sebeple özellikle kanser tedavisi alan hastalarımızın çok fazla güneş altında kalmalarını, güneşlenmelerini tavsiye etmem. Denize girmeden önce mutlaka güneş kremleri kullanılmalıdır. Güneşe çıkmadan 20-30 dk önce sürülmelidir ve en az 30 koruma faktörü içeren kremler kullanılmalıdır. Denize girilecekse özellikle güneşin yoğun olduğu saatler tercih edilmemelidir.
Erken Teşhis Hayat Kurtarır!
Her hücrede umut var, kanserle savaşta güçlü adımlarla ilerliyoruz. Hemen Randevu alın.